Düşük sorunu, hamile kadınlarda en sık görülen problemler arasında yer alır. Ülkeden ülkeye değişiklik göstermekle birlikte, ortalama her on hamile kadından bir ya da ikisinin düşük sorunu yaşadığını söyleyebilmek mümkün. Hamileliğin beklenenden daha erken bir süreçte sona ermesi olarak tanımlanabilecek bu duruma yol açan etkenlerin sayısı da oldukça fazla. Gebeliğin daha olgunluk aşamasına ulaşmadan yaşanan bir sorun olmasından dolayı, bazen anne adaylarının düşük yaptıklarını anlayabilmeleri zor olabilir. Ancak düşüğün anlaşılabilmesi için izlenebilecek bazı belirtiler var.
Düşüğü nedenlerinden ve belirtilerinden söz etmeden önce düşük nedir sorusuna yanıt vermek gerekir. Daha önce de ifade edildiği gibi düşük, gebeliğin erken sonlanması olarak tanımlanır. Genellikle 20 ila 24 haftadan önce beklenmedik bir şekilde sonlanan gebelikler, düşük olarak adlandırılır. Bebeğin kromozom yapısının anormal olması, düşüğün başlıca sebebi olarak kabul edilir. Normal düşük, bir defa yaşanır ve sonrasında çiftlerin gerekli testleri yaptırmak kaydıyla yeniden çocuk sahibi olabilmeleri olanaklıdır. Normal düşükler, düşük problemleri içerisindeki en yaygın sınıfı oluşturur. Üst üste üç ya da daha fazla düşük yaşanması durumu da tekrarlayan düşük olarak adlandırılır. Tekrarlayan düşükler, her yüz anneden yalnızca bir tanesinde görülür. Normal düşüklerin altında farklı bir sorun aranmaz. Ancak tekrarlayan düşükler, altta yatan farklı bir problemin habercisi olabilir. Bu yüzden de tekrarlayan düşük yapan anne adaylarının bir kadın doğum uzmanı tarafından detaylı olarak muayene edilmesi gerekir. Çeşitli muayene ve tedavi uygulamalarından sonra tekrarlayan düşük yaşayan anne adaylarının çocuk sahibi olabilme ihtimalleri yüzde 75’tir. Bu da her dört anneden üç tanesinin çocuk sahibi olabilmesi anlamına gelir. Bir diğer düşük biçimi olarak geç düşüklerden de söz edilebilir. Gebeliğin yirmi dördüncü haftasından sonra görülen bu düşükler bu şekilde adlandırılır. Geç düşüklerin görülme sıklığı da yüzde bir oranında kalır.
Düşük her zaman aynı şekilde gerçekleşmez. Düşük nedir sorusunu tam olarak yanıtlayabilmek için düşük türlerinin de bilinmesi gerekir. Düşük türleri şu şekilde sıralanabilir:
Düşük nedir sorusu kadar önem arz eden bir başka soru da düşüğün neden olduğudur. Düşük yapmaya neden olan durumların başında çocuktaki kromozom bozuklukları gelir. Bu durum tek başına düşük vakalarının yüzde 50’lik kısmının nedenidir. Fetüsün normal olarak gelişmemesi eksik ya da fazla kromozom oluşumuna yol açabilir. Bu durum anne ve babada herhangi bir genetik bozukluk olmasa bile görülebilir. Embriyonun büyüme sürecinde yaşadığı bölünmeler, bu tür kusurların ortaya çıkmasına yol açar. Düşük nedenleri arasında annenin sağlık koşulları da önemli bir yer tutar. Diyabet, enfeksiyonlar, rahim hastalıkları, tiroit ve hormon bozuklukları bu noktada ilk sıradadır. Gebelikten önce annenin sağlık koşullarının iyileştirilmesi, düşük yaşanma ihtimalini azaltır. Sigara, alkol ve uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıklar da düşük yaşanmasına yol açar. Anne adaylarının gebelik öncesinde ya da gebelik esnasında bu tür zararlı maddeleri kullanması, gebelik esnasında düşük yaşanma ihtimalini arttırır.
Düşük sorunu yaşayan anne adayları yaşları bakımından ele alındıkları zaman, ileri yaştaki anne adaylarının bu sorun ile daha fazla yüzleştikleri sonucuna ulaşıldığı söylenebilir. Anne olmak isteyen kadınların 35 yaşından önce bunu denemeleri, düşük ihtimalinin büyük oranda azalmasını sağlar. Yapılan araştırmalar, 40 yaş üzerindeki anne adaylarında düşük görülme ihtimalinin yüzde 80 civarında olduğunu göstermektedir. Düşüğe neden olan bir diğer etken olarak kilodan bahsedilebilir. Aşırı kilolu ya da aşırı zayıf olan kadınlarda da düşük riski yüksektir. Bu durumda olan anne adaylarının gebelik öncesinde bir diyetisyen ile görüşmeleri ve ideal kilo düzeyine ulaşmaları daha isabetli olur.
Düşük çoğu zaman bebeğin oluşumu tamamlanmadan, ilk haftalarda yaşandığı için anne adaylarının anlaması zor olabilir. Ancak bir dizi belirti takip edilerek düşük anlaşılabilir. Düşük belirtileri görülmesi durumunda mutlaka bir kadın doğum uzmanına başvurulmalı ve detaylı bir muayene yapılmalıdır. Özellikle gebeliğin ilk haftalarında görülen kanamalar, düşük ihtimalini ön plana çıkarır. Düşük belirtileri olarak adlandırılan bu belirtiler şu şekilde sıralanabilir:
Doğrudan düşük tedavisi diye bir şeyden söz edebilmek mümkün değil. Düşük yapmayı engelleyen herhangi bir yöntem de yok. Ama düşüğe yol açan etkenleri kaldırarak, düşüğü ortadan kaldırmak mümkün. Tek sefer yaşanan düşükler normal kabul edildiğinden, çoğu zaman bunlar için herhangi bir tedavi girişiminde bulunmak gerekmez. Ancak yine de düşükten hemen sonra bir kadın doğum uzmanı tarafından annenin detaylıca muayene edilmesi ve gerekli testlerden sonra yeniden gebelik denenmesi önerilir. Tekrarlayan gebeliklerde ise altta farklı bir sorun yatma ihtimali yüksektir. Bu durumda, düşük yapmaya yol açan etkenlerin tespit edilmesi ve bunların ortadan kaldırılması gerekir. Bu sayede düşük de tedavi edilmiş olur. Düşüğün altında yer alan sebebe bağlı olarak bu tedavinin süresi farklılık gösterebilir. Özellikle genetik etkenlere bağlı olarak yaşanan düşüklerde, gebeliği sağlıklı bir şekilde tamamlayabilmek için sürekli uzman hekim gözetimi gerekir.
Cinsel ilişki sırasında kadın yumurtasının erkek üreme hücresi spermle döllenmesiyle başlayan süreç şeklinde tanımlanan gebelik (hamilelik) ortalama 37-40 hafta sürmektedir. Doğum kontrol yöntemlerine başvurulmayan cinsel birlikteliklerde hamilelik ihtimali artar.
Riskli gebelik ya da yüksek riskli gebelik; gebelik öncesi ya da gebelikte ek bir hastalığı olan veya taramalarda düşük riski veya bebekte sakatlık riski çıkan gebeliklerdir
Normal vajinal doğum yapılamayan durumlarda başvurulan yöntem, sezaryen doğumdur. Normal doğum düşünülen durumlarda acil olarak sezaryene geçiş yapılabileceği gibi doğum öncesi planlama yapılarak da sezaryen kararı alınabilir. Doğumdan önce sezaryen yapılacağı kesinleşmiş ise işlemin yapılacağı tarih ve saat belirlenebilir.
Sezaryen doğum, ameliyathane koşullarında ve anestezi altında gerçekleştirilen bir doğum tekniğidir. Bu işlemde önce karna, sonra rahme kesi uygulanarak bebeğin anne karnından çıkarılır. Daha sonra kesi yerleri dikiş ile kapatılarak doğum tamamlanır.
ajinal akıntı, vajina ve rahim ağzındaki küçük bezlerden salgılanan sıvıdır. Bu sıvı, vajinayı ve üreme sistemini temiz ve sağlıklı tutarak eski hücreleri ve kalıntıları temizlemek için her gün vajinadan sızar. Östrojen seviyelerindeki normal değişikliklerden vajinal akıntı meydana gelebilir
Vajina sarkması, vajinanın etrafındaki kas, bağ dokular, pelvik organları ve dokuları yerinde tutan sinir, kas dokularının zayıflamasıyla kopar ve vajenden dışarı sarkmalar meydana gelir. Normal doğum yapmak, östrojenin yetersiz gelmesi, yaşlılık gibi sebeplerden ortaya çıkmaktadır
Tedavi edilebilen cinsel yolla bulaşan hastalıklar: Sifiliz, bel soğukluğu, klamidya ve trikomoniyazdır. En sık görülen seksüel geçişli 4 hastalık ise; hepatit B, herpes simplex, HIV (AIDS) ve HPV tam olarak tedavi edilemez